Diken içindeler,
ama gül gibiler.
Hapisteler,
ama şarap gibiler.
Balçık içindeler,
ama gönül gibiler.
Gece içindeler,
ama sabah gibiler.
5 Haziran 2010 Cumartesi
23 Mayıs 2010 Pazar
Sansür Perdem
virajlı harfler gibi yaşadım
s' de kaldım; kahrın alfabe(s) inde
ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım
bir yanardağ gibi içimden dünyanın yüzüne karşı
...içimden aşkların, inançların yüzüne karşı
ihanetle öpüştüm, yazgıma küstüm
öpüştüm ölümlerle, vuruldum düştüm
yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
yağmurlar vardı, hepsini yağdım
ne beklenen gelendi ne gelen beklenendi
devrildim sabrın tehditkâr kabzasıyla
uygarlık yarım kaldı, dedim ey zerdüşt
ve yarım barbarlık da
ikisi de caymadı...
gökyüzü soldu
avuçlarımda gencecik bulutlar öldü
ardımdan sürüyerek getirdim kendi ölümü
alın dijital dünyanıza kadavra yaparsınız
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman...
kan bile ter ederken damarını, zamanlar an'larını
her aşk kendi masalını...
eddim, yapraklar mı terk eder ağaçlarını
yoksa ağaçlar mı yapraklarını?
dedim, kimse konuşmayacak mı artık
susuşlarını?
kimse...kimse toplamayacak mı çığlıklarını?
ve neden birbirinin yüzüne yaslamış herkes
kanlı mahcup bayraklarını?
yanıt yoktu...
çünkü soru yoktu, soru yoktu, soru yok!
dedim ey nüshasız aslım
be acıların hesabını veren yok; onları güneşe ser
onları güneşe ser, güneşe!
acı bu, herkes her yerde, o da güneşte çeker
sonra katlar dolabına koyarsın
arada bir çıkarıp ütülersin, anarsın
bu acılar başka ne işe yarar
bu başkalar hangi acıya yarar?
/devrilse de üstümüze şehir yarar
insana
acıtsa da kalbinizi şiir yanar
insana.../
yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman
kentli bir münzeviydim
virajlı harfler gibi yaşadım
ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım
parlayıp yiterken kahrın alacasında
na çar bir gölgeydim şehrin uğultusunda
ve yalan bir müfreze hayatın ordusunda
nere dönsem iğretiydi bir yanım
ateş yanım, duman yanım, kül yanım
gelen yarım, giden yarım, ben yalım
yapraklar salllanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman
ödeştim cehennemimle hiç dublör kullanmadan
boğuldu su, yenildi aşk, çürüdü devlet
içimde çok yanılmış bir orman
içimde çok yanılmış bir orman...
s' de kaldım; kahrın alfabe(s) inde
ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım
bir yanardağ gibi içimden dünyanın yüzüne karşı
...içimden aşkların, inançların yüzüne karşı
ihanetle öpüştüm, yazgıma küstüm
öpüştüm ölümlerle, vuruldum düştüm
yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
yağmurlar vardı, hepsini yağdım
ne beklenen gelendi ne gelen beklenendi
devrildim sabrın tehditkâr kabzasıyla
uygarlık yarım kaldı, dedim ey zerdüşt
ve yarım barbarlık da
ikisi de caymadı...
gökyüzü soldu
avuçlarımda gencecik bulutlar öldü
ardımdan sürüyerek getirdim kendi ölümü
alın dijital dünyanıza kadavra yaparsınız
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman...
kan bile ter ederken damarını, zamanlar an'larını
her aşk kendi masalını...
eddim, yapraklar mı terk eder ağaçlarını
yoksa ağaçlar mı yapraklarını?
dedim, kimse konuşmayacak mı artık
susuşlarını?
kimse...kimse toplamayacak mı çığlıklarını?
ve neden birbirinin yüzüne yaslamış herkes
kanlı mahcup bayraklarını?
yanıt yoktu...
çünkü soru yoktu, soru yoktu, soru yok!
dedim ey nüshasız aslım
be acıların hesabını veren yok; onları güneşe ser
onları güneşe ser, güneşe!
acı bu, herkes her yerde, o da güneşte çeker
sonra katlar dolabına koyarsın
arada bir çıkarıp ütülersin, anarsın
bu acılar başka ne işe yarar
bu başkalar hangi acıya yarar?
/devrilse de üstümüze şehir yarar
insana
acıtsa da kalbinizi şiir yanar
insana.../
yapraklar sallanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman
kentli bir münzeviydim
virajlı harfler gibi yaşadım
ölümler vardı öldüm, ateşler vardı yandım
parlayıp yiterken kahrın alacasında
na çar bir gölgeydim şehrin uğultusunda
ve yalan bir müfreze hayatın ordusunda
nere dönsem iğretiydi bir yanım
ateş yanım, duman yanım, kül yanım
gelen yarım, giden yarım, ben yalım
yapraklar salllanıp dururken ağaçlarda
içimde yarım kalmış bir orman
içimde yanmış kalmış bir orman
ödeştim cehennemimle hiç dublör kullanmadan
boğuldu su, yenildi aşk, çürüdü devlet
içimde çok yanılmış bir orman
içimde çok yanılmış bir orman...
20 Nisan 2010 Salı
...
Hayatımı yazmaya kalksam buraya, sığar mı acaba? Yeter mi ki bana 29 aciz harf? Ya da ölümüne susmak, anlatabilir mi söylemek istediklerimi? Öykü olsa, ben okusam, bitmese...
Biteceğini anladığımda tekrar, sil baştan yazsam? Kalemim kırılsa, kanımla yazsam?
Kim okur?
11 Nisan 2010 Pazar
Boşver Be Yaşı Başı..
Boşver Be Yaşı Başı…
Boşver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
Gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
Ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
Bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine,
Hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
Büyü büyü… bak ellerin ayakların kocaman.
Aklın da maaşallah yerinde,
E ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
Boşver yaşı başı,
Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
Kış günü, öl gitsin…
Parayı pulu savurup,
Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
Savrul gitsin…
Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
Kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
İster bir duvara, ister bir od aya, ister kıra
Bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
Bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
Seveceksen ve öleceksen uğruna…
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa…
Yaş 70′e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
Sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
Yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?
Can Yücel
9 Nisan 2010 Cuma
Can Dündar'dan...
Hiç bir insanı unutmak,
Bir insandan vazgeçmek,
Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
Kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
Sen hala bu kadar sevgili iken?
özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
Bir insandan vazgeçmek,
Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
Kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
Her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
Sen hala bu kadar sevgili iken?
özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek ,
Artık sonunun "pi" hali değil mi?
biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir
yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
yaşamak
Ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu
hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
Güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın
için
onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın
mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir
insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden
birisine aşk şiirleri
yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün
ama merhem olamadığın zamanlar.
gücünün,
hani o tanrısal gücünün
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
hiiiiiiiç....
hiiç...
hiç...
bir hiç...
bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek ,
Artık sonunun "pi" hali değil mi?
biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir
yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
yaşamak
Ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu
hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
Güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın
için
onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın
mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir
insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden
birisine aşk şiirleri
yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün
ama merhem olamadığın zamanlar.
gücünün,
hani o tanrısal gücünün
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
hiiiiiiiç....
hiiç...
hiç...
bir hiç...
5 Nisan 2010 Pazartesi
O'na
Artık O'nu sevmiyorum,
Ama bazen de seviyorum.
Baksana aşk ne kadar kısa
Ama unutmak ne kadar zor..
Bu;
Onun bana verdiği son acı,
Onun bana verdiği son acı,
Ve bunlar,
Onun hakkında yazdığım son şeyler..
DarkSide
Never though that I will stay alone
In the dark..
Used to afraid of it
Now, got used..
Waiting for your light,
Light of your eyes,
Still
In the dark
Not afraid of it anymore,
Got used enough
Please,
I hit the billion walls,
Dont leave me
To death
4 Nisan 2010 Pazar
Gelsen Alelade
Alelade biri gibi gelsen bana,
Öylece yürüyüp gelsen,
Saçları erik kokan sevgili,
Martılar gibi masum,
Kanatlansan,
Uçsan uçsuz bucaksız denizimde,
Gözlerimdeki okyanusa,
Düşünmeden atlasan sonra..
Kirpiklerimden köprü
Ellerimden haman yapsam ellerine..
Ey sevgili,
Hasretsin..
Hasreti de dindirensin..
3 Nisan 2010 Cumartesi
Bir de Sen
Beni bir ölüm ağlattı bu kadar,
Bir de sen,
Ben bir ölenleri özledim bu kadar,
Bir de seni..
Gittin..
Bende gittin,
Bittin,
Ben de bittim.
2 Nisan 2010 Cuma
Cumartesi
Gece karanlığında baktım gökyüzüne, ay'a yıldızlara. Yağmur da var, ve senin çok sevdiğin rüzgar da.. Dışarı çıkmak istiyorum, ve ıslanmak. Sağa sola bakmak, sahile inip fırından aldığım taze ekmeğin buğusunu çekmek içime.. Bebeğin uyanması gibi bu cumartesi sabahı.. Taze dem kokusu gibi, bölmeden şehrin uykusunu, kimsesiz bir şiir yazmak istiyorum. Yağmurda ıslanmak, sokaklarda gezmek.. Ve ben seni çok özledim. Bugün Cumartesi, damların üzerinde kuşlar, radyoda eski şarkılar, yağmur da var ve o çok sevdiğin rüzgar da..
Ben seni çok özledim. Ve ben seni gerçekten özledim.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
